‘Böyle nasıl ve nereye kadar gidilebilir?’ sorusu büyüyor
Fotoğraf: Envato
Bizzat Başbakan tarafından, “Ankara saldırısının faili YPG’dir” açıklamasına içeride basın ve “milli ve yerli” siyaset erbabı tam liste inanmamış görünüyor. Ankara’nın kadim müttefiki ABD de inanmıyor; inanmadığını da açık açık söylüyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Washington’da düzenlediği basın toplantısında, konuyla ilgili şöyle diyor: “Türk Hükümeti tarafından olayın sorumlularına dair öne sürülen iddiaları doğrulama ya da reddetme gibi bir pozisyonda değiliz. Bu bizim için halen ucu açık bir soru. Anladığım kadarıyla devam eden bir soruşturma var.”
Bununla da yetinmiyor sözcü, PYD’nin Suriye’de IŞİD’e karşı etkin mücadele eden bir güç olduğunu ve ona yardımlarının sürdürüleceğini ekliyor.
HERKES DAVUTOĞLU’YA İNANMIŞ GÖRÜNÜYOR AMA...
Başbakan Davutoğlu çok net vurgularla söylemesine karşın, ABD’den gelen bu yanıtın özeti, “Türk Hükümetinin söyledikleri bizi tatmin etmedi”dir.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün bu açıklaması; içinde ABD’nin de olduğu altı ülkenin büyükelçilerinin Türkiye Dışişleri Bakanlığına çağrılarak eldeki bilgi ve belgelerin onlara verilmesinden sonra yapılıyor.
Burada sorun sadece ABD olsa bu tutumun bir “açıklaması” yapılabilirdi. Ancak, Davutoğlu’nun açıklamasının dış dünyada kimseyi tatmin etmediği görülüyor. Bunun yankılarını da yakında göreceğiz elbette.
Önceki günden beri gazetelerde ve TV’lerin haber kanallarında ve haber programlarında yapılan yorum ve tartışmalarda az çok sözü edilebilir “uzman ve stratejistler”, Başbakanın açıklamaları konusunda doğrudan bir şey söylemekten çekinseler de, sözü döndürüp dolaştırıp Hükümetin “Suriye politikasına” ve “Kürt sorununu çözme politikasına” getirip; mutlaka bir “paradigma değişikliği”nin, bir “siyaset değişikliği”nin “şart” olduğuna getiriyorlar.
Konu bu yanıyla önceki gece CNN’nin “Ne Oluyor” programında tartışıldı. Gazeteci, “stratejist”, akademisyen olarak tanıdığımız, Verda Özer, Metin Gürcan, Murat Yılmaz, Saygı Öztürk, Cengiz Algan ve Murat Somer’in katıldığı tartışmada katılımcılar; “Hükümetin dış politikasında paradigma değişikliğinin şart olduğu” üstünde uzlaşırken, bunun da “PYD’ye terörist örgüt, PKK’nin uzantısı” ısrarından vazgeçerek başlayabileceği, Türkiye’deki Kürt sorununun çözümünün de bu yaklaşımla birleştirilerek ele alınması gerektiği konusunda hemen hemen ortaklaşan bir yaklaşım sergilediler.
‘BÖYLE GİDİLEMEZ’ TARTIŞMASI BÜYÜYECEK!
Kuşkusuz ki, “resmi devlet görüşüne” çok yakın bu kişilerin, Hükümetin dış politikasında bir “paradigma değişikliği”nden söz ediyor olması; eleştirilerini, Hükümetin “Bugüne kadar biz Suriye politikasında yanlış yaptık şimdi bunu düzeltiyoruz” diyerek risk almasını istemeye kadar götürmeleri kendi başına ilginçtir. Ama bunun Başbakanın, “Ankara saldırısını PYD yapmıştır. Bütün öteki ülkeler bundan böyle PYD-YPG’yi terörist olarak görmelidir” çağrısını yaptığı günün akşamı yapılmış olması, tartışmayı daha da önemli kılmaktadır.
Çünkü böylece bu kişiler;
1 - Ankara saldırısının YPG tarafından yapıldığına bu kişilerin de inanmadığını, ama şimdilik bunu öne çıkarmayı pek “stratejistçe” bulmadıklarını,
2 - Asıl sorunun bu saldırıyı kimin yaptığı ya da yapmadığından çok, bu saldırılara zemin hazırlayan devletin, Hükümetin dış politikasında ciddi bir sorun gördüklerini ve bunu tartışmayı önemli bulduklarını söylemiş olmaktadırlar.
Bundan çıkan diğer bir sonuç ise; Hükümetin, Suriye politikasında somutlaşan dış politikasına yönelik eleştirilerin devlet ve hükümete en yakın çevrelerde bile yoğunlaşacağı, dolayısıyla Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin “milli ve yerli” stratejistlerinin de Hükümetin “milli ve yerli dış politikası”yla çatışacağı görülmektedir. Ki, bu tutumun yaygınlaşması için hükümetin dış politikası yeterince sıkışmıştır.
SAVAŞ HALİNDE BİR ÜLKE!
Ankara saldırısının yarattığı tepkiler, olayın yeniliği, bölgenin ve hedefin hassasiyeti nedeniyle belki pek çok gelişmenin üstünü örtüyor ama;
- Bölgede çatışmalar sürüyor; Diyarbakır’dan, Sur’dan, İdil‘den çatışma ve ölüm haberleri, Sur’da içlerinde 2 yaşındaki çocukların da bulunduğu 200 dolayında kişinin Cizre’deki gibi katledilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu,
- Suriye sınırında YPG güçlerine yönelik topçu atışlarına füze atışlarının da eklendiği ve yüzlerce militanın YPG’ye karşı savaşmaları için sınırdan Suriye’ye geçirildiği,
- Hava kuvvetlerinin savaş uçaklarının Irak Kürdistanı’nda Haftanin kampını bombaladığı, haberleri birbirine karışıyor.
Kısacası haber bültenleri, gazeteler “savaş bültenleri”ne dönüşürken, genelde de sınırın içinde ve dışında Kürtlerle savaşan ve Kürtlerle ilişkisi olan ülkelere de Suriye’ye girerek savaş ilan etmek üzere olan bir ülke manzarası egemen oluyor.
‘YA BİZDENSİN YA DÜŞMANDAN’ DAYATMASIYLA NEREYE?
Bu “savaş hali” manzarası, toplumun her kesiminden de “Nereye gidiyoruz. Bu gidişin sonu nereyedir?” sorularını büyütmektedir. Olup bitenin az çok farkında olanlar soruyu, “Bu politikalarla nereye gidilebilir?” biçiminde sorarak Hükümetin dış politikasını ve iç politikasını sorguluyor; Hükümetin adım adım ülkeyi Suriye’de savaşa sokma, Kürt sorununu bir iç savaşa dönüştürme girişimlerine karşı çıkıyorlar.
Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin, “Ya bizden yanasın ya da düşmandan”, “Ya bizden yanasın ya da terörden”... gibi “Kırk satır mı kırk katır mı?” ikileminden kopyalanan zorlamalar da artık miadını doldurmaya başlamıştır.
Evet, ülke karanlığa, gerçek bir savaşa doğru sürüklenmektedir. Ama bu karanlıktan aydınlığa çıkmanın işaretleri de çoğalmaktadır.
Türkiye’nin halkları bunu başaracak deneyime sahiptir. Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, çeşitli toplumsal kesimler arasındaki gerilimi artırarak, siyasi dalgalanmaları artırarak izlediği iç ve dış politikanın halk tarafından sağlıklı bir şekilde tartışılmasını önlemektedir. Ama uzun olmayan bir zamanda bunun da sonuna gelineceğinde kimsenin şüphesi olmasın!
Ülkenin Başbakanının yaptığı “hayati” açıklamalara inananların sayısının hayli azalması bunun işaretidir.
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47